Kubbe
Bütün dünya halkının "Olabilirlik ölçülerinin dışındadır" demelerinin bir nedeni şudur: Ayasofya kubbesi gibi büyük bir kubbe İslam Devleti'nde yapılmamıştır diye, kâfirlerin mimar geçinenleri "Müslümanlara karşı galebemiz vardır." derlerdi.
Selimiye Camii, yüksekliği 43,25 metre,çapı 31,25 metre olan muazzam kubbesiyle dikkat çeker. Bu büyük kubbe, 6 metre genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan ve fil ayağı denen dev sütunlar üzerine oturur. İki tanesi kıble duvarına bitişik olan fil ayaklarının öteki altı tanesi ikişer ikişer doğu, kuzey ve batı duvarlarının önünde yer alır. Böylece ibadet yerinin içinde tek ve büyük kubbeyle birlikte görkemli bir bütünlük sağlanmıştır.
31,25 metre çapında muazzam kubbenin ağırlığı 2000 ton olup bu ağırlık, payanda kemerler ile karşılanmaktadır. Kubbe üzerindeki kurşunun ağırlığı ise 18 tondur. Bu muazzam eserin kilit taşı ise 5 ton olup, taşın üzerinde beş metrelik altın kaplı alem bulunur. Bir bütün halinde toplanmış olan iç mekân dünya mimarisinde eşi olmayan bir etki ve mana kazanmıştır.
CAMİ KAPILARI
Camiye, son cemaat yerindeki ana kapı ile birlikte, 2 doğudan, 2 batıdan olmak üzere 5 kapıdan girilir.
Selimiye Camiinin toplam 32 kapısı vardır.
CAMİDE: Aynı anda 6.000 (altı bin) kişi namaz kılabilmektedir.
MİNARELER
Boyları 71 metre (Külah ve alemi dahil ile) 85 metre, her biri üçer şerefeli bu dört minare İslâm aleminin en uzun ve en zarif minareleri olmuştur. Her ne kadara Hindistan’da, Delhi de XIII. yüz yılda yapılan kutup minare 72.50 metrelik boyu ile daha uzun ise de en altta çapı 14 metre olan bu minarelere tepeye doğru incelir. Dolayısıyla kutup minarenin estetiği yoktur. Selimiye'de ikisinde (camiye bitişik olanlarında) 3 ayrı yoldan 3 şerefesine çıkılan Selimiye minareleri en aşağıda gövde sadece 3.80 çapındadır. Minarelerin hepsi aynı kalınlıktadır.
Caminin büyük kubbesinin örttüğü ana kitle, minarelerin yardımıyla sanki göğe doğru yükselir.
DİŞİ VE ERKEK MİNARELER
Önde olan iki minarenin taş oymaları çukurdur. Arkadaki iki minarenin ise taş oymaları kabarıktır. Öndekiler dişi, arkadakilere erkek minareler denir. Bu da eski Türklerin kadına saygı gösterdiklerini, kadını öne geçirdiklerini anlatır.
SİNAN DİYOR Kİ: “Üç Şerefelinin minaresinin aksine, bunun minarelerinin hem ince, hem de üçer yollu yapılmasındaki güçlüğü, ancak aklı erenler anlar.”
Gerçekten de Üç Şerefelinin minaresi Selimiye’ye göre kule gibidir.
MİNARELERİN TEMELLERİ: 22.73 metre aşağıda atılmıştır. Minarelerin devri, kalınlıkları devri: 13.64 metredir. Alemi ufku: 5.68 metredir. Evliye Çelebi diyor ki: “Garabet bundaki Edirne'ye girmek için dört tarafından dört adet büyük cadde vardır. Her hangisinden Edirne'ye girersen bu Selimiye Camisinin dört minaresini iki ve şerefesini de altı görürsün, yakınına gelsen bile.”
İÇ ŞADIRVAN
Müezzin mahfelinin tam altında, caminin tam ortasına küçük bir mermer havuz koyan Sinan, böylece Anadolu Selçuklu ve erken Osmanlı camilerin de sık sık rastlanan bir öğenin anısını yeniden canlandırmıştır.
MİNBER
Bilhassa mermer işçiliğinin en zarif örneklerinden olan minber bir şah eser olarak anılabilir. Minberi 25 basamaklıdır.
SELİMİYE İÇİN SÖYLENENLER
HESAPLAŞMA :Sinan, hem Ayasofya ile, hem de kendi eserleriyle Selimiye de yarışmış ve hesaplaşmıştır.
USTALIĞIN ESERİ :Sinan; “Şehzade Mehmet Paşa Camii çıraklığımın, Süleymaniye Camii kalfalığım, Selimiye Camii ustalığımın eseridir.” demiştir.
KUBBE MİMARLIĞININ SON NOKTASI SELİMİYE
Yalnız Osmanlı mimarlığının değil, dünya mimarlığının da en yetkin eserlerinden birisi olan Selimiye Camisi hem iç mekan, hem de dış görünümünü büyük tek kubbe egemenliğine bağlı kılınarak tasarlanmış ve bu yönüyle kubbe mimarlığının varabileceği en son aşamayı gerçekleştirmiş bir yapıdır. Sinan’ın ustalığının eseri olan bu anıt, dünya mimarlık tarihinin de gelişim halkalarından biridir.
ALMAN ŞAİRİ GÖTE;
EĞER TÜRKLERİN YAPTIĞINI BİLMESEYDİM
Bir yabancı diyor ki: eğer Selimiye’yi Türklerin yaptığını bilmeseydim,bunun insan eseri olmadığı kanaatine varırdım.
JAPONLAR: Eğer bu eser bizim olsaydı, korumak için onu cam kavanoz içine alırdık. Çünkü hava kirliliği bile camiye zarar vermektedir.
SELİMİYE 5-10 KUBBEDEN BİRİ DEĞİLDİR
Edirne de Selimiye, Türkler için “ben on tarihi kubbeden” biri değildir. O, bütün bir türk medeniyetinin ulaşabildiği doruk noktasını işaretleyen bir anıttır. Her vakit ve her şartta onun bir “fırın kubbesi” ile bir tutulamayacağı ve hiçbir Türk’ün yad ellerde bırakmaya gönlünün razı olamayacağından emin bulunmaktayız.
SELİMİYE'Yİ GÖREN HERKES ETKİLENİR
Selimiye’yi gezip dolaşan herkes etkisi altında kalır. Edirne’den Avrupa’ya gidenler, Avrupa’dan Edirne’ye gelenler, yerli yabancı turistler, hem tarihi hem de mimari bakımdan bir müze değerindeki anıt eseri görmeden edemezler. Tek göremeyen, 1574 de vefat eden banisi II.Selim’dir.
HESAP İŞİ :
Selimiye matematikte dinin, mantıkla inancın, bilimsel ve duygusal bağlamda aşılamaz, ulaşılamaz bir başarısıdır.
SELİMİYE’Yİ SEYREDEN BİR YABANCI MİMAR
“Bu kul yapısı değil, gökten inme ilahî bir mabeddir.” demiştir.
MİHRAP VE KUBBE MERKEZİ HER YERDEN GÖRÜLMEKTEDİR
Bu ibadet yerinin her parçası harcanmış hiçbir köşe ve mekan kalmaksızın mihrabı ve bu mekanın bütünü, tek kubbenin örtüsü altında toplanmaktadır. Bu mimaride lüzumsuz hiçbir eleman olmadığı gibi harikulade bir nispet ahengi bütün kitlenin şaşılacak bir hafiflikle yükselmesini sağlamaktadır.
CAMİDE KULLANILAN YAPI MALZEMESİ
Cami tamamen kesme taştan yapılmıştır.
Camide: Duvarlar, kemerler ve minarelere taştan yapılmıştır. Kubbeler ve tavanlar tuğladan yapılmıştır.
KÜFEKİ: Camide küfeki taşı kullanılmıştır. Küfeki: süngerimsi ve boşluklu bir taş cinsidir. Taşlar İstanbul’un Bakırköy, Safraköy, Haznedardan getirilmiştir. Ocaktan çıktığında işlenmesi kolay olup zamanla sertleşmektedir.
MERMERLER: Lalapaşa yakınlarından getirilmiş. Camide kullanılan gri, mavi sütunların ve pencere sövelerinin Marmara Adası kaynaklı olduğu düşünülmektedir.
Camide kullanılan erguvan beyaz renkli sütunlarında Afyon’un 25 kilometre kuzey doğusundaki İscehisar kaynaklı olduğu sanılmaktadır.
Cami içinde dört mezhebi temsil ettiği söylenen, mermerden oyulmuş 4 adet kürsü ile somaki mermer sütunlar üzerine oturtulmuş bir mahfeli, humayun vardır. Mahfelin üst katının direkleri ise MAGOSA’dan getirtilmiştir.
GIRANİT KULLANILAN YERLER
Avluda bulunan pembe granitten yapılmış sütunlar. Bunlar Marmara, Kapıdağı yarımadasından getirilmiştir.
Pembe granit Selimiye’nin son cemaat yerinde kullanılmıştır. (Avludaki ikişer sütun) GİRİ granit ise; yalnızca caminin son cemaat yerinde bulunan 4 sütunda kullanılmıştır.
PUDİNG VE BİREŞLERİN KULLANILDIĞI YERLER
Puding ve bireşler: çapları 2 mm’den büyük olan çakıl, iri çakıl ve blokların doğal bir çimento ile birleşmesinden oluşan kitlelere denir. (Yağışım demektir) Bunların çakıllarının yuvarlak olanlarına puding, köşeli olanlarına da bireş adı verilir. Bunlar kaplama taşı olarak kullanırlar.
PEMBE KIRMIZI ÇİMENTOLU PUDİNGLER
Hereke ve Karacabey ocaklarından çıkarılmıştır. Selimiye’de pembe, kırmızı pudingler avlu giriş kapılarının kemerlerinde kullanılmıştır.
SERPANTİN BİREŞİNİN KULLANILDIĞI YERLER
Avludaki iki sütun, revak sütunları ile, cami ana mekanındaki hünkar mahfelini taşıyan 4 adet sütundur.
Kemer taşlarında çoğunlukla kesme taş biçiminde kullanılan KÜFEKİLER kırmızı beyaz boyalıdır.
Cami avlu zemin döşemesinde kullanılan mermerler, 1983 yılında biten restorasyonda tamamen yenilenmiştir.
Taşların küfeki olmasını Padişah da uygun görmüştür.